Sahaflık – Sahaflar Çarşısı ve Türkmen Kitabevi
Sahaflar çarşısı 15 yy.dan günümüze uzanan bir geçmişe sahip. Beyazıt Cami’nin sol tarafındaki taşlık araziyle Kapalıçarşı’ya açılan Sedefçiler Kapısı arasındaki bölge, Sahaflar Çarşısı’nın çerçevesini çiziyor. Eskiden medrese öğrencilerinin ihtiyaçlarını karşılayan sahaf dükkânları, medrese çevresinde bulunurmuş. 1460 yılında Kapalıçarşı inşaatı tamamlandıktan sonra, bu dükkânlara Kapalıçarşı içinde yer tahsis edilmiş ve sahaf dükkânları bir araya toplanmış. Burada 1460 ve 1894 yılında gerçekleşen İstanbul depremine kadar faaliyet göstermiş; depremden sonra çarşı, o zamanki adıyla Hakkaklar çarşısı olarak bilinen bugünkü yerine taşınmıştır.
Sahaflar Çarşısı esnafı, Sahaflar Loncası’na bağlıydı ve sahaflar; çıraklık, kalfalık dönemlerini geçirmeden ustalığa yükselemezlerdi. Sahaflar dükkânlarını dua ile açar ve dua ile kapatırlardı. Sahaflar Loncası’nın piri, Sahaflar Çarşısının ilk kitapçılarından olduğu söylenen Basralı Abdullah Yetimi Efendi’ydi.
17 yy yaşamış olan Fransız yazar ve Fransa sefareti tercümanı olan Antoine Galland buradan satın aldığı minyatürlü bir yazmayı Fransa kralına hediye etmiştir. Ve o yazma, bugün Bibliotheque Nationale’de sergilenmektedir. Sahaflar Çarşısı için Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde 17 yy.da dükkân sayısının 50, ulemaya hizmet eden sahaf esnafının da 300 olduğundan bahsetmektedir.
Sahaflar Çarşısı 1950 yılında çıkan yangından sonra tamamen yanmıştır ve içinde bulunan binlerce yazma eser kül olmuştur. İstanbul Belediyesi yanmayan yerleri kamulaştırıp, ahşap dükkânları da betonarmeye çevirerek, çarşıyı bugünkü mimari durumuna getirmiştir. Ayrıca çarşının ortasına da ilk Türk matbaacısı olan İbrahim Müteferrika’nın büstünü yerleştirmiştir. Bugün çarşıda 17’si çift katlı, 23 dükkân bulunmaktadır.
İşte o 23 dükkândan biri olan 19 numarada kurulmuş TÜRKMEN KİTABEVİ
Büyük baba Türkmenzade Mustafa Efendi Gençlik yıllarının daha çok başında askeri öğrenci olmak amacıyla memleketi Gediz’den (Kütahya) İstanbul’a gelmiş. Askeri yaşantısının daha ilk yıllarında geçirdiği talihsiz bir kaza sonucu malulen emekliye ayrılmıştır. Fakat yaşı çok genç ve gururu ağır bastığı için memleketine dönmeyip İstanbul’da kalmayı tercih edip ilk zamanlar çok sevdiği kitaplarını satıp geçimini temin etmeye çalışmıştır. Aradan geçen zamanda okuma sevgisi ve kitap bilgisi sayesinde döneminin hatırı sayılan bir sahhafı haline gelmiş. Müteşebbis ruhu sayesinde 1901 yılında SADAKAT KÜTÜPHANESİ ismiyle ilk ticari faaliyetine 1950 yılında çıkan yangına kadar mülkiyeti kendine ait olan darülfünun caddesindeki dükkanında devam etmiş. Yangından sonra yukarıda belirtildiği gibi belediyenin yapmış olduğu dükkânlardan 19 numarada devam etmiştir.
Büyükbaba kitap alım satımı dışında ülkemiz kültür hayatına yayıncı olarak yeni eserler kazandırarak da hizmet etmiş. Yayınladığı kitapların o yıllar için enteresan sayılabilecek ilk özellikleri var. Eski yazı ile kanarya bakımı, Jules Verne’nin Denizler Altında 20,000 Fersah, yemek kitabı bunlar içinde en çarpıcı örnekleri.
Ünlü kütüphaneci Hakkı Tarık Us bir dergi için büyükbaba ile yaptığı söyleşinin sonunda okuyuculara şöyle bir mesaj bırakıyor: ”Sahhaflık mesleğinde hâlâ şeyhlik müessesesi var olsaydı sanırım en son sahhaf şehi Türkmenzade Mustafa Efendi olurdu”.
Mesleğin ikinci kuşak yöneticisi olan baba Adnan Tevfik Türkmenoğlu büyükbaba tarafından mesleğinin şartlarına uygun olarak (Arapça, Farsça, Osmanlıca öğretilerek) yetiştirilmiş bunun yanı sıra ciltçilik ve matbaacılık konusunda temel düzeyin ilerisinde dönemin şartlarının üzerinde yetiştirilip mesleğe hazırlanmış. 1957 yıllında baba dükkânın idaresini fiilen devir aldıktan sonra SADAKAT KÜTÜPHANESİ ismini TÜRKMEN KİTABEVİ olarak değiştirmiş. O günden sonra Türkmen Kitabevi değişen şartlara ayak uydurarak fakat kendi özünden bir şey kaybetmeden, gün geçtikçe gelişerek bugünlere gelmiş. Bu süre zarfında büyükbaba ve baba gibi 3. kuşak yöneticileri olarak firma ismimize yakışacak şekilde çok çalıştıklarını ve bazı konularda ilklerden olduklarını (Bilgisayar ve Elektronik kitapları basımında ilk üç yayınevinden biri) belirtiyorlar. Bugün 400 üzerinde akademik 100′ün üzerinde sosyal konularda yayını olan biri merkez 4′ü şube 5 adet perakende satış yeri olan günün şartlarına uygun olarak İnternet satış noktası da bulunan gelişmenin ve büyümenin sürekli olduğuna inanan bir yapıya sahip olduğu için yayın evi devamlılığını sağlamak adına her zaman daha ne yapabilirizi soruyorlarmış ve bu doğrultuda bizden bir sonraki nesile sağlıklı bir yapıya sahip bir yayınevi bırakmak amacında olduklarını belitiyorlar.